Coşkun Bulut

Asıl maksat ne?

Coşkun Bulut

Merhaba sevgili okurlarım, bugün sizlere yazdığım bir hikâyecikle muhabbet üzerine hasbihalde bulunacağım. Muhabbeti, ona giden yolları, gözler önüne sereceğiz.

Seksen yaşında bir dede, oğlunun oğluna kızdığını görünce sebebini sorar. Oğlu, evladının kendileriyle bir kelam etmemesinden mustariptir. Dede, oğluna “muhabbet etmek için kavga mı ediyorsun?” sorusunu yöneltince oğlu bu konuda çaresiz kaldığını, çocuğunu terbiye etmek istediğini belirtir. Bunun üzerine dede, torununun bu durumuna çare bulacağını ifade eder. Dede, torununun yanına giderek “yarın seninle biraz zaman geçirmek isterim. Bana eşlik eder misin evladım?” diye masumane teklifte bulunur. Torun, dedenin bu küçük isteğini kırmaz. Nereye gideceklerini soran torun, sabah namazına cevabını alınca her gün on ikiye kadar uyuduğunu, o saatte kalkamayacağını dedesine yumuşak bir ses tonuyla anlatmaya çalışır.

SABAH NAMAZI MI?

Torun direnmeye çalışsa da dedenin bu tatlı ısrarını geri çevirmez.

“Peki, ne yapacağız dede o saatte? Hadi diyelim namaz kıldık ya sonra…”

“Kısa bir sohbet edeceğiz.”

“O saatte mi?”

“Sen benimle gel. Sana anlatacaklarım var.”

Dede, sabah namazından bir saat önce torununu kaldırır ve yollara düşerler. Eyüp Sultan Camii’ne varırlar. Sabah namazını kıldıktan sonra duaya geçerler. Dualarını da bitiren dede, torun Eyüp Sultan hazretlerini ziyaret ettikten sonra dışarı çıkar. Torun daha fazla dayanamayarak “Dede dua da neredeyse namaz kadar sürdü. Hatta namazdan da fazla sürdüğünü söyleyebilirim. Gerçi içim huzurla doldu. Şu kuşların cıvıltısı da bana ayrı bir neşe kaynağı oldu. Şimdi ne yapacağız?” sorusunu dedesine yöneltir.

“Şimdi kahve altı yapacağız.”

“O nedir dede?”

“Sen benimle gel sadece.”

Camiinin avlusundan ayrılan dede, torun çevredeki çorbacılardan birine girerler. Dede anlatmaya başlar. “Bundan elli yıl evvel ben arkadaşlarımla sık sık kahve altı yapardım. Seninle de o günleri nispeten yâd etmeyi istedim. Kahve altı ne demek bilir misin? Bizim zamanımızdaki insanlar, kahve gibi sıcak bir şeyler içmek istedikleri zaman öncesinde mideleri zarar görmesin diye yiyecek bir şeyler atıştırırlarmış. Biz de atıştırma kısmındayız, sonra da kahvemizi içeceğiz.”

KAHVE ALTI ZAMANI!

Çorbalarını içtikten sonra oralardan biraz daha uzaklaşarak küçük, tahta döşemeli, tek katlı bir dükkâna girerler. Bu yer sadece çay, kahve içilen küçük bir sohbet alanıdır. Dede, iki tane kahve söyler. Kahveleri gelince de koyu bir sohbet başlar. Dede, gençliğinden başlar, şimdiki yaşına kadar yaşadığı güzel anıları paylaşır torunuyla. Tam kalkmalarına yakın torun dedeye son bir soru sormak ister. “Peki, dedeciğim namaz farz biliyorum. Namaz sonrası için soruyorum. Asıl maksat neydi? Çorba mı, kahve mi yoksa sohbet mi?”

“Bak evladım, kahveyi içmek için çorba gerekti. Sohbet, kırk yıl hatırı olan kahveyle giderdi. Çorbadan, kahveden ve en önemlisi muhabbetten tat alabilmek için Eyüp Sultan Camii’nde namaz kılmak elzemdi. Şimdi asıl maksat ne sen karar ver!”

Torun, asıl maksadı anlamıştı; fakat yine de tüm yaşananlar üzerine düşüne düşüne evlerinin yolunu tuttular.

Evet, sevgili dostlar hayra giden yolların her biri farklı bir kapıdır. O kapıların hangisinden içeri girerseniz her biri ayrı heyecan verir; ancak unutulmamalıdır ki hepsi bütünleşince “kahve altı” manasına kavuşur. Allah’a emanet olun.

Yazarın Diğer Yazıları