Mehmet Güleç

Artık hiç bir canlı, eşya ya da mal muamelesi görmeyecek

Mehmet Güleç

"HAYVAN HAKLARI" CEZA KANUNU KORUMASINA ALINIYOR...

Makalemizin bu başlığını okuyan birçok insanımız, korkarız ki ve maalesef : " SANKİ İNSANLARI KORUDUK DA HAYVANLAR KALDI ?" şeklindeki sığ, avamın da altı ve belki de en doğru tabirle, bilim dışı bakışın ve sosyal derinlikten yoksunluğun en temel sebebi olan cahilane bir bakış tarzıyla hemencecik önyargılı hükmünü yapıştıracaktır...

Esâsen, derin bir yara hâlini almış bu sosyal ve insanî mes'eleye bu şekilde daracık pencereden bakarak hüküm verenleri küçümsemek ve suçlamak haddimiz ve hakkımız olamaz. Çünkü, bu yanlış ve çarpık bakışın kaynağı; sadece bizim Ülkemizin değil, tüm dünyanın okumuş yazmışlarının: öğretmenlerin, din adamlarının, kısacası toplumu şekillendiren gûyâ aydınlar gurubunun, toplumlara insanın insan düzeyinde tutunmasını sağlayan en büyük erdemlerden birinin de MERHAMET ERDEMİ olduğunu işlememiş, aşılanmamış olmasıdır. Dolayısıyla, insanların kahır çoğunluğu, maalesef ki bu hususa çok bencil, çok dar ve ilim dışı pencereden bakarak değerlendirme yapıyor.

"HAYVAN HAKLARI" konusu, tüm toplumlar için çok önemli bir sosyal mes'ele. İçinde, her cemiyeti korkunç düzeyde yaşanmaz kılabilecek sendromları da barındırabilen çok derin bir yara... Bilinmesini isteriz ki; Anasından istediği bileziği, babasının " ölümlüğün-dirimliğin" diyerek hediyesi olduktan vermeyen Anayı katledebilen caniler, çocukken hayvanlara işkence eden ve MERHAMET erdemini öğretilmeden yetişmişlerin içinden çıkıyor. Benzeri bütün canilerin geçmişi ile ilgili yapılan araştırmaların ortak paydası, tamamının hayvanlara işkence yapan ve vahşet uygulayanlar olduğu görülmüş. Bunun içindir ki bugün; Çin, Güney doğu Asya ve Hristiyan Dünyasında hayvanlara vahşet korkunç boyutlarda. Sözünü ettiğimiz bu coğrafyalarda dün de bugün de insanlara revâ görülmüş ve görülen merhametsizlik de ortada. Şöyle bir kaç saniye göz gezdirseniz bu acı gerçeği görecek ve hatırlayacaksınız.                                                                                                                                                       

İşbu sebeple, kökü ve sosyal mecburiyeti çok derinlerde olan böyle bir KANUNU hafife almamak gerekir. Hattâ bunu; İNSANA ve YARATILMIŞ TÜM MAHLÛKATA AÇILAN SEVGİ KAPISI, SEVGİ DERYASINA ARALANAN BİR KAPI olarak görelim.                                                                                                                                                                             

Bu kanun, Belediyelere hayvanları kısırlaştırma görevi de veriyor. Esasen, çoğalmalarının önüne geçilmeden bu soruna çâre bulmanın başkaca bir yolu da yok. Biz bunu tam 32 yıldan beri hiyerarşik sıraya göre herkese dilekçe yazarak, telgraf çekerek söyledik. Bugüne kadar Belediyeler, hayvanları iğne ile uyuşturup kamyonlara dolduruyor, başka bir şehire, bir dağın başına yada uzaktaki bir köy yakınına boşaltıyorlardı. Bundan sonra bu kanun ile bunu yapmak suç hâline geliyor. Artık  Belediye Başkanı da, yüreğinde Allah korkusu ve kul utanması kalmamış olsa bile, makamının hesabını yaparak YARGI'ya hesap vermekten kaçınacaktır. Ve daha da önemlisi bu YASA; Belediyelere çok geniş ve doğal bir barınak yapma mecburiyeti de getiriyor.

Allah cc. hayvanlara da can vermiş. Her biri, muhtemeldir ki bizim imtihanımız. Acından tavuk da yer, kaz da yer, fırını da yıkar, çöp tenekelerini de devirir. Can taşıyor ve başka ne yapabilir ; lütfen bi empati yapalım..!.. 

Bu arada; Türkiye ve Dünya sorunlarına daha geniş çerçeveden bakmaktan âcizler diyor ki; "Böyle kanunlarla zaman geçirenler, Dünyadaki zulümleri, haksızlıkları, masum ve zavallı müslümanları kurtaracak bir iş niye yapmıyorlar ?" Bunu diyenler; Türkiye ve Ordumuz, dünyanın jandarmasıymış gibi dar ve kısa devre hüküm veren güruhtur. Buna rağmen Türk'ün Gücü Somali’den Bosna’ya, Libya’dan Karabağ'a, Afganistan’dan Katara, Kuzey Iraktan Suriye’ye, Orta Akdeniz’den Hazar'a kadar harekât hâlinde elhamdülillah. Aslında esas sorunumuz, baktığımızı görememek.!.

En derininden en genişine, en vahiminden en kapsamlısına kadar tüm katmerli sorunlarımızın (mes'elelerimizin) çözümü ; 450 ve özellikle de son 200 yıldan beri Türk ve İslam düşmanlarının güdümündeki okumuşlarımızın zincirlerini kırarak kendine gelmesi ve borçlu olduğu toplumunu da aydınlatması sonucunda büyük, uzak ufuklu, İrfanlı, iz ‘anlı ve ferasetli hükümler veren bir Millet olmamızdan geçiyor.!...

Yazarın Diğer Yazıları